Türkiye sınırları içerisinde mesleğini lisans diplomasından yararlanarak yetkileri ölçüsünde resmi veya özel kuruluşlarda icra etmek isteyen Psikologlar ve Psikolojik Danışmanlar,
Psikolojik sağlık gibi insan ve toplum refahını önemli ölçüde etkileyen bir alanda faaliyet gösteren meslek gruplarının iyi planlanmış bir eğitim almaları şarttır. Diğer taraftan, denetleyici bir mekanizmanın ve ulusal standartlarda sınırları çizilmiş etik bir çerçevenin bulunmaması, halihazırda çalışan ve ilgili alanlarda eğitim gören bireyler için dezavantajlı durumların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Eğitimdeki bu eşitsizliğin yanında, üniversitelerdeki düşük eğitim kalitesini fırsata çevirmek amacıyla benzer öğretimsel ve eğitsel içerikler dernekler ve kurumlar aracılığı ile yüksek fiyatlarla satılmaya çalışılmakta ve meslektaşlarımızın bu eğitimleri almak zorunda hissedeceği şekilde bir zorunluluk algısı oluşturulmaktadır. Meslek gruplarının kendi içerisinde yaşadığı eşitsizliğe (adaletsizliğe) ek olarak aynı nedenlerden kaynaklanan sorunlar bahsedilen bölümlerden lisans yetkinliği olmayan birçok kişinin, bireyin zarar görebilirliği ilkesini hiçe sayarak psikolojik sağlık alanında çalışma yapmasına ne yazık ki imkan tanımaktadır. Toplum sağlığını konu edinen bu denli kritik bir konuda, diğer meslek gruplarında sağlanan dayanışmanın psikolojik sağlık alanında da istendik düzeyde sağlanamaması bireylerin ihtiyacına uygun olan desteği verebilecek uzmana erişebilmesine engel oluştururken psikolojik destek alma sürecine dair toplumsal süreçlerde de yankı bularak psikolojik danışmanlığa dair olumsuz ön yargılara kaynak oluşturmaktadır.
Söz konusu tablo içerisinde kendilerini yetkili sıfatıyla kamuoyuna tanıtan ve hem ilgili meslek gruplarına karşı hem de toplum nezdinde beklenti oluşturan dernek ve sivil toplum kuruluşları, yeterli özeni göstermedikleri gibi mesleki ihtiyaçların ve gerekliliklerin karşılanması noktasında da eksik kalmaktadırlar. Dahası, psikologlar ve psikolojik danışmanlar arasında oluşturulmak istenen zeminsiz tartışma ortamları ve ayrıştırma kampanyaları hem mesleğin saygınlığına olumsuz etkilemekte hem de kamuoyunun yanlış yönlendirilmesine sebep olmaktadır.
Bireyi ve toplum sağlığını etkileyen tüm bu olumsuz durumların ve sorumlu mercilerin yetersizliği karşısında mesleki standartların ve etik kuralların (herhangi bir aracı kişinin/grubun veya derneğin etkisi veya yönetimi altında kalmadan) belirlenmesi, mesleki dayanışmanın sağlanması, meslek mensuplarının haklarının tahsisi ve korunması kapsamında kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu oluşturulması adına işlemlere başladığımızı gurur ve heyecan ile bildirmek isteriz.
Bu bağlamda oluşturulacak olan Türk Psikologları ve Psikolojik Danışmanları Birliği’nin kurulmasına; işleyiş, teşkilat, faaliyet ve denetimler noktasında usul ve esasların düzenlenmesine ilişkin ilk adım olan Türk Psikologlar ve Psikolojik Danışmanlar Birliği Kanun Teklifi Taslağı, Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu’na sunulmuştur.
Bu manifesto ile psikologları, psikolojik danışmanları, söz konusu bölümlerde okuyan öğrencileri ve tüm vatandaşlarımızı meslek yasası ve standartlarının belirlenebildiği, mesleki dayanışmanın artarak meslek mensuplarının haklarının korunabileceği kamu kurumu niteliğinde bir meslek birliği kurabilmek için imzaya çağırıyoruz.
Kurulması hedeflenen kamu kurumu niteliğindeki mesleki kuruluşa ilişkin kanun teklifi ve esaslarına ilişkin düzenlemeye aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.