Bağlanma ve Duygu Düzenleme: Kompleks Travmanın Derinliklerine Bir Yolculuk
Yaşamın anlamını keşfetmemizde, duygularımızın bize rehberlik ettiği bir gerçek var. İhtiyaçlarımızı anlamamıza, hayatımızda değişiklik yapmamız gereken alanları görmemize yardımcı olan duygular, adeta işaretler gibidir. Ancak, birçok insan duygularını işlevsel birer rehber olarak kullanma konusunda yeterli becerilere sahip olmadığı için, duygusal zorluklar altında ezilebilir.
Kompleks Travma: Duygu Düzenleme Becerilerini Engelleyen Bir Gölge
Çocuklukta tekrarlayan ihmal ve istismar, kompleks travmanın temelini oluşturur. Bu travma, çocuğun “yeterince iyi” bakım alamaması sonucu bütünleşmiş bir benlik geliştirememesiyle kendini gösterir. Duygu düzenleme becerilerinin engellenmesi, çocuğun hayatta kalması için gerekli olan yetenekleri geliştirmesini zorlaştırır (Schore & Schore, 2008; Saxe, Ellis, & Kaplow, 2007; Blaustein & Kinniburgh, 2010).
Werner ve Gross’un belirttiği beş ana özellik, duygu düzenleme sürecini tanımlar: duygunun tetikleyicisi, dikkat, anlamlandırma, tepki ve işlenebilirlik/esneklik. İşlenebilirlik özelliği, duyguların düzenlenmesini mümkün kılar. Ancak duygu düzenleme bozukluğu durumunda, duygularla başa çıkma ve işleme konusunda zorluklar ortaya çıkar (Werner & Gross, 2010; Leahy, Tirch & Napolitano, 2011).
Kompleks Travmanın Altında Yatan Belirtiler
van der Kolk’un kompleks travma tanı kriterleri, duygu düzenleme ile ilgili belirtilere odaklanır. Aşırı yoğun duygulanım, bedensel işlevlerin düzensizliği, işlevsiz sakinleştirme girişimleri, kendine zarar verme davranışları ve amaçlı davranışta zorluk, kompleks travmanın altında yatan ana belirtilerdir (van der Kolk, 2015).
Bağlanma ve Yardımcı Düzenleyici: Çocuklukta Temel İlişki
Birincil bakıcının çocuğa sağladığı yardımcı düzenleyici, çocuğun duygu ve dürtülerini kontrol etmede kilit bir rol oynar. Bağlanma travması, bu yardımın yetersiz olduğu durumda ortaya çıkar. Bu travma sonucunda, çocuk duygularını fark edemez ve düzenleyemez, kompleks travmanın temelini oluşturan önemli bir alt başlık ortaya çıkar (Fonagy ve Target, 2002; Blaustein & Kinniburgh, 2010).
Terapötik Müdahale: Aşamalı Yaklaşımın Gücü
Kompleks travma yaşayanların duygu düzenleme durumlarına yönelik terapötik müdahaleler, aşamalı bir yaklaşımın daha etkili olduğunu gösteriyor. Dengeleme, travmatik anının çözümlenmesi, kişilik bütünlüğünün yeniden sağlanması ve rehabilitasyon, bu müdahalelerin temelini oluşturur (Leenarts et al., 2013).
Erken çocukluk dönemi ve bakıcı-bebek ilişkisinin önemi, bilinçdışı ilişkisel dinamiklerin ileriki yaşlarda tetiklenmesine yol açar. Travmatize olan çocuklar, olumsuz bir benlik algısına sahip olabilir ve dil, dikkat ve konsantrasyon sorunları yaşayabilirler (Crittenden & DiLalla, 1988; Schore ve Schore, 2008).
Duygu Düzenleme Becerilerini Geliştirmek
Duygu düzenleme becerilerini geliştirmek için yapılan müdahaleler, psikoeğitim, duyguları tanıma, duygu ifadesi ve düzenleme becerilerini artırma hedeflerini içerir.
Sonuç: Derinliklerdeki Yara İziyle Yüzleşmek
Kompleks travma, duygu düzenleme becerilerimizi etkileyen derin bir yara izidir. Ancak, aşamalı terapötik müdahaleler ve duygu düzenleme becerilerini güçlendirmeye yönelik çabalarla, bu zorlu yola cesaretle adım atabilir ve içsel iyileşme sürecini başlatabiliriz.
Kaynakça
- Blaustein, M. E., & Kinniburgh, K. M. (2010). Treating traumatic stress in children and adolescents: How to foster resilience through attachment, self-regulation, and competency. Guilford Press.
- Crittenden, P. M., & DiLalla, D. L. (1988). Compulsive compliance: The development of an inhibitory coping strategy in infancy. Journal of Abnormal Child Psychology, 16(5), 585–599.
- Fonagy, P., & Target, M. (2002). Early intervention and the development of self-regulation. Psychoanalytic Inquiry, 22(3), 307–335.
- Leahy, R. L., Tirch, D., & Napolitano, L. A. (2011). Emotion regulation in psychotherapy: A practitioner’s guide. Guilford Press.
- Leenarts, L. E. W., Diehle, J., Doreleijers, T. A. H., Jansma, E. P., & Lindauer, R. J. L. (2013). Evidence-based treatments for children with trauma-related psychopathology as a result of childhood maltreatment: A systematic review. European Child & Adolescent Psychiatry, 22(5), 269–283.
- Saxe, G. N., Ellis, B. H., & Kaplow, J. B. (2007). Collaborative treatment of traumatized children and teens: The trauma systems therapy approach. Guilford Press.
- Schore, A. N., & Schore, J. R. (2008). Modern attachment theory: The central role of affect regulation in development and treatment. Clinical Social Work Journal, 36(1), 9–20.
- van der Kolk, B. A. (2015). Developmental trauma disorder: Toward a rational diagnosis for children with complex trauma histories. Psychiatric Annals, 35(5), 401–408.
- Werner, K., & Gross, J. J. (2010). Emotion regulation and psychopathology: A conceptual framework. In A. M. Kring & D. M. Sloan (Eds.), Emotion regulation and psychopathology: A transdiagnostic approach to etiology and treatment (pp. 13–37). Guilford Press.
Travma ve İyileşme
Sanat ve travma ilişkisi, psikolojik ve duygusal iyileşme süreçlerinde önemli bir rol oynar. Sanat, bireylere duygularını ifade etme ve anlamlandırma imkanı sunarak travmatik deneyimlerle başa çıkmalarına yardımcı olabilir (Malchiodi, 2005). Ressam ve psikolog Shaun McNiff (1992), sanatın travmatik deneyimlerle yüzleşmeyi kolaylaştırdığını ve duygusal ifadenin sınırlarını genişlettiğini savunur.
Sanat terapisi, özellikle travmatik deneyimlerle baş etmekte etkili bir araç olarak kullanılır. Bir çalışma, sanat terapisinin travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomlarını azalttığını ve katılımcıların duygusal ifadelerini artırdığını göstermektedir (van der Kolk, 2014). Ayrıca, sanat terapisi, travma sonrası iyileşme sürecinde bireylerin duygusal detayları ifade etmelerine yardımcı olabilir (Chilton, 2011).
Sanatın travma üzerindeki etkilerini anlamak için nörobiyolojik bir perspektife de bakmak önemlidir. Örneğin, sanatın üretimi sırasında salgılanan endorfin ve serotonin gibi kimyasalların, duygusal iyileşmeye katkıda bulunabileceği düşünülmektedir (Bolwerk et al., 2014).
Sonuç olarak, sanat ve travma arasındaki ilişki kompleks ve çok yönlüdür. Sanat, bireylere duygusal ifade, anlamlandırma ve iyileşme için bir platform sağlar ve bu süreci destekleyen bir dizi terapötik teknik bulunmaktadır. Bu nedenle, sanat ve travma konusundaki araştırmalar, bireylerin travmatik deneyimlerle başa çıkma süreçlerini anlamak ve iyileşmelerine yardımcı olmak için önemlidir.
Kaynakça
- Bolwerk, A., Mack-Andrick, J., Lang, F. R., Dörfler, A., & Maihöfner, C. (2014). How Art Changes Your Brain: Differential Effects of Visual Art Production and Cognitive Art Evaluation on Functional Brain Connectivity. PloS One, 9(7), e101035.
- Chilton, G. (2011). Artistic Inquiry in Dance/Movement Therapy: Creative Research Alternatives. Springfield, IL: Charles C. Thomas.
- Malchiodi, C. A. (2005). Expressive Therapies. New York, NY: Guilford Press.
- McNiff, S. (1992). Art Heals: How Creativity Cures the Soul. Boston, MA: Shambhala Publications.
- van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. New York, NY: Penguin Books.
EMDR Nedir?
EMDR Nasıl Geliştirildi?
Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR), 1987’de Francine Shapiro tarafından geliştirilen bir terapi yöntemidir (Shapiro, 2021, s.33). Kanser teşhisi konulduktan sonra psikoloji doktora öğrencisi olan Shapiro, zihin ve beden ilişkisine odaklanarak, bir gün parkta yürürken gözlerini sağa ve sola doğru hareket ettirerek zihnindeki rahatsız edici düşüncelerin azaldığını fark etti. Bu deneyim, göz hareketlerinin başkaları için de etkili olup olmadığı sorusuyla ilham kaynağı oldu ve birçok kişi üzerinde deneyler yaparak EMDR tekniğini geliştirmesine yol açtı. Shapiro, cinsel istismara uğramış kişilerle ve savaş gazileriyle çalışarak ilk kontrollü araştırmasını yayınladı. Araştırma sonuçları, TSSB teşhisi almış kişilerde tek bir EMDR seansının, travmatik anıları duyarsızlaştırmada ve kişilerin kendileri hakkındaki bilişsel değerlendirmelerini değiştirmede etkili olduğunu gösterdi. Bu tekniğin uygulanmasının ardından kişilerin uykusuzluk, müdahaleci düşünceler, kabuslar ve ilişki sorunları gibi şikayetlerinde azalma gözlendi ve bu etkilerin üç ay sonraki takip görüşmelerinde hala sürdüğü rapor edildi (Shapiro, 1989).
Başlangıçta davranışsal bir yaklaşım benimseyen Shapiro, göz hareketlerinin duyarsızlaştırmaya yol açtığına ve bu tekniğin sistematik duyarsızlaştırmaya benzediğine inandığı için başlangıçta bu yöntemi “EMD (Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma)” olarak adlandırdı. Ancak daha sonra duyarsızlaştırmanın ötesinde, biliş, duygu ve beden duyumlarının yeniden işlendiğini anlayarak adını “EMDR (Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme)” olarak değiştirdi (Luber ve Shapiro, 2009).
EMDR Nasıl Etki Ediyor?
Kişilerin normalde kişinin günlük yaşamda karşılaştığı küçük rahatsızlıklara doğal bir şekilde yanıt verecek ve bu sorunları çözecek bir fizyolojik bilgi işleme sistemine sahip olduğu kabul edilir. Ancak travmatik olaylar gerçekleştiğinde, bu bilgi sisteme girdiği gibi beyinde kilitlenir ve sistem dengesiz hale gelebilir. Travmatik malzeme, işlenmesi için uygun şartları beklerken dondurulur; bu bilgi, diğer bilgilerle bütünleşmeyen ve izole edilmiş sinir ağlarında parçalanmış bir şekilde kalır. Bu nedenle travmatik olayın işlenmesine izin verecek uygun bağlantılar oluşturulmaz. Travmatik bilginin uygun bir şekilde işlenmesi, öğrenmenin gerçekleşebilmesi için çağrışımların oluşturulmasını içeren adaptif bilgi işleme olarak kabul edilir. Travmatik bilgi uygun bir şekilde işlendiğinde, danışanlar rahatsız edici duygular, beden duyumları ve irrasyonel bilişler yerine olumlu duygular, beden duyumları ve bilişleri deneyimlerler. Ayrıca, danışanlar travmatik olayla ilgili uygun duyguları ve duyumları deneyimlerken, bu olayların gelecekteki davranışlarına etkili bir şekilde rehberlik etme kapasitesini kazanırlar (Shapiro, 1999). EMDR müdahalesindeki çift yönlü uyarılar, kişinin adaptif bilgi işleme sistemini yeniden düzenlemesi için etkinleştirilir. Bu sayede kişiler travmatik bilgiyi günlük hayatın içinde kullanabileceği bir bilgi olarak kabul eder ve bilgiye uyum sağlayabilir. Böylece aşırı uyarılma, tetikte olma hali yerini olağan akışa bırakır. Beden de stabilize olmaya başlar. İyileşme EMDR terapisinde bu çift yönlü uyarım aracılığıyla gerçekleşir.
EMDR Seanslarının Yapısı Nasıl?
EMDR belirli bir protokol üzerinden ilerler. Danışan, hedef anıyı seçer ve çift yönlü uyarımlar sırasında hangi duygu, düşünce, beden duyusu ve görsel görüntü geldiğini bildirir. Danışan, hedef anıya bakarak kendi hakkında olumsuz düşünceyi belirler. Daha sonra olumlu düşünceyi tespit eder ve çift yönlü uyarım devam eder. EMDR’nin bir diğer önemli yanı hedef anının “şimdi ve burada” duygusal ve bedensel hislerle birlikte işlenmesidir (Boudewyns ve Hyer, 1996). Kişi bir yandan geçmiş anıyı işliyorken bir ayağı şimdi bedeninde ve zihninde olanlardadır. Bu kişinin şu anda güvende ve kontrollü olduğunu hissettirerek baş etme kapasitesini güçlendirir.
EMDR Hangi Sorunlarda Kullanılır?
EMDR terapi, travma sonrası stres bozukluğunun yanı sıra pek çok psikolojik ve psikosomatik rahatsızlığın tedavisinde kullanılabilmektedir. Bu rahatsızlıklardan bazıları şöyledir:
Kaygı bozuklukları
Fobiler
Taciz, tecavüz, ölüm, işkence, kaza gibi olaylar sonucunda yaşanan stres bozukluğu
Depresyon
Cinsel işlev bozukluğu
Yeme bozukluğu
Uyku bozukluğu
Fibromiyalji
Migren
Kronik ağrılar
Performans kaygısı
Stres
Kaynakça
- Boudewyns, P. A., & Hyer, L. A. (1996). Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) as Treatment for Post-Traumatic Stress Disorder (PTSD). Clinical Psychology & Psychotherapy, 3(3), 185–195. Doi:10.1002/(SICI)1099-0879(199609)3:3<185::AID-CPP101>3.0.CO;2-0
- Luber, M., & Shapiro, F. (2009). Interview with Francine Shapiro: Historical overview, present issues, and future directions of EMDR. Journal of EMDR Practice & Research, 3(4), 217–231. Doi: 10.1891/1933-3196.3.4.217
- Shapiro, F. (1989). Efficacy of the eye movement desensitization procedure in the treatment of traumatic memories. Journal of Traumatic Stress, 2(2), 199–223. Doi: 10.1002/jts.2490020207
- Shapiro, F. (1999). Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) and the anxiety disorders: Clinical and research implications of an integrated psychotherapy treatment. Journal of Anxiety Disorders, 13(1–2), 35–67. Doi: 10.1016/S0887-6185(98)00038-3
- Shapiro, F. (2021). EMDR: Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme, temel prensipler, protokoller ve prosedürler (6.baskı). İstanbul: Okuyanus