Panik Atak, beklenmedik ve yoğun kaygı veya korku nöbetleri olarak tanımlanan bir anksiyete bozukluğu türüdür. Panik ataklar genellikle aniden ortaya çıkar ve birkaç dakika sürer, bireylerde ciddi fiziksel ve duygusal rahatsızlık hissi yaratır. Panik Atak, diğer anksiyete bozuklukları ve somatik belirtilerle seyreden tıbbi durumlarla ayırt edilmelidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Panik ataklar, birçok faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkabilir. Genetik yatkınlık, stres, travmatik olaylar ve çevresel faktörler riski artırabilir.
Temel Belirtiler
Panik ataklar sırasında aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Şiddetli endişe veya korku hissi
- Nefes darlığı veya boğuluyormuş gibi hissetme
- Kalp çarpıntısı veya hızlı nabız
- Terleme
- Titreme veya sarsılma hissi
- Göğüs ağrısı veya rahatsızlık
- Mide rahatsızlığı veya bulantı
- Baş dönmesi veya bayılma hissi
- Gerçek dışı duygular (irrasyonel korkular)
DSM-5 Tanı Kriterleri
Panik Atak tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Aniden ortaya çıkan yoğun korku veya rahatsızlık atakları yaşanmalıdır.
- Bu ataklar en az bir ay boyunca tekrarlamalıdır.
- Ataklar, başka bir psikiyatrik bozukluğun sonucu olmamalıdır.
Tedavi ve Yönetim
Panik Atakların tedavisi, psikoterapi (örneğin bilişsel davranış terapisi), ilaç tedavisi (örneğin antidepresanlar veya anksiyolitikler) veya her ikisinin kombinasyonunu içerebilir. Tedaviye yanıt genellikle olumludur. Panik Atakların tedavi edilebilir olduğu unutulmamalıdır. Tedavi ile semptomların kontrol altına alınması ve bireyin yaşam kalitesinin artırılması amaçlanır.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Eaton, W. W., Kessler, R. C., Wittchen, H. U., & Magee, W. J., (1994). Panic and panic disorder in the United States. The American Journal of Psychiatry, 151(3), 413-420.
Bozukluk, tekrarlayan panik ataklarla karakterize edilen bir anksiyete bozukluğu türüdür. Panik ataklar, beklenmedik ve yoğun bir şekilde ortaya çıkar ve bireylerde şiddetli kaygı ve korku hissi yaratır. Panik Bozukluk, diğer anksiyete bozuklukları, somatik belirtilerle seyreden tıbbi durumlar ve madde kötüye kullanımı ile karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Panik bozukluğun nedenleri karmaşıktır ve genetik yatkınlık, stres, travmatik deneyimler ve çevresel faktörler gibi bir dizi faktörün birleşimi sonucunda ortaya çıkabilir.
Temel Belirtiler
Panik Bozukluk olan bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Aniden ortaya çıkan yoğun korku veya rahatsızlık hissi
- Nefes darlığı veya boğuluyormuş gibi hissetme
- Kalp çarpıntısı veya hızlı nabız
- Terleme
- Titreme veya sarsılma hissi
- Göğüs ağrısı veya rahatsızlık
- Mide rahatsızlığı veya bulantı
- Baş dönmesi veya bayılma hissi
- Gerçek dışı duygular (irrasyonel korkular)
- Kontrol kaybı veya delirme korkusu
DSM-5 Tanı Kriterleri
Panik Bozukluk tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Birden fazla beklenmedik panik atak yaşanmalıdır.
- Bu ataklar en az bir ay boyunca devam etmelidir.
- Birey, gelecekteki atakları önlemek veya ataklarla başa çıkmak için ciddi bir endişe yaşar.
- Panik ataklar, başka bir psikiyatrik bozukluğun sonucu olmamalıdır.
Tedavi ve Yönetim
Panik Bozuklukların tedavisi, psikoterapi (örneğin bilişsel davranış terapisi), ilaç tedavisi (örneğin antidepresanlar veya anksiyolitikler) veya her ikisinin kombinasyonunu içerebilir. Tedaviye erken başlandığında, semptomların kontrol altına alınması mümkündür. Tedavi edilebilir bir durumdur ve tedavi ile semptomların kontrol altına alınması ve yaşam kalitesinin artırılması amaçlanır.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Anderson, D. J., Noyes, R., Jr., & Crowe, R. R., (1984). A comparison of panic disorder and generalized anxiety disorder. The American Journal of Psychiatry, 141(4), 572-575.
Agorafobi, kişinin belirli yerlere veya durumlara gitme korkusuyla karakterize edilen bir anksiyete bozukluğu türüdür. Bu yerler veya durumlar, kaçışın veya yardımın mümkün olmadığı yerler olarak algılanır ve kişide ciddi kaygı yaratır. Agorafobi, diğer anksiyete bozuklukları ve fobiler ile karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Agorafobi genellikle panik bozukluk ile birlikte görülür. Risk faktörleri arasında genetik yatkınlık, travmatik deneyimler ve stres yer alabilir.
Temel Belirtiler
Agorafobi olan bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Kalabalık yerlerden veya toplu taşıma araçlarından kaçınma
- Açık alanlardan veya kapalı alanlardan kaçınma
- Yalnız dışarı çıkmama veya yalnızca bir arkadaş veya aile üyesi eşliğinde dışarı çıkma
- Belirli durumlar veya yerlerde anksiyete krizleri yaşama
- Kaçış planları yapma veya sürekli olarak yardım çağırma düşüncesi
DSM-5 Tanı Kriterleri
Agorafobi tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Belirli yerlere veya durumlara gitme korkusu.
- Bu korku, kaçışın veya yardımın mümkün olmadığı durumlar olarak algılanmalıdır.
- Bu korku, kişinin normal yaşamını sınırlamalıdır.
Tedavi ve Yönetim
Agorafobinin tedavisi, genellikle psikoterapi (örneğin bilişsel davranış terapisi) ve ilaç tedavisi (örneğin antidepresanlar veya anksiyolitikler) kombinasyonunu içerir. Tedavi, kademeli maruziyet terapisi gibi yöntemleri içerebilir. Tedavi edilebilir bir durumdur ve tedavi ile semptomların kontrol altına alınması, bireyin bağımsızlığını yeniden kazanmasına yardımcı olabilir.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Magee, W. J., Eaton, W. W., Wittchen, H., McGonagle, K. A., & Kessler, R. C., (1996). Agoraphobia, simple phobia, and social phobia in the National Comorbidity Survey. Archives of General Psychiatry, 53(2), 159-168.
Özgül Fobi, belirli bir nesne, canlı veya durumdan yoğun bir şekilde korkma veya kaçınma ile karakterize edilen bir anksiyete bozukluğu türüdür. Bu fobiler, kişinin günlük yaşamını ciddi şekilde etkileyebilir. Özgül Fobi, diğer anksiyete bozuklukları ve fobiler ile karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Özgül fobiler, genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde başlar ve kişinin yaşam boyu sürebilir. Risk faktörleri arasında genetik yatkınlık ve travmatik deneyimler yer alabilir.
Temel Belirtiler
Özgül fobiye sahip bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Belirli bir nesne veya durumla karşılaştıklarında yoğun ve irrasyonel korku
- Bu nesneden veya durumdan kaçınma veya dayanma güçlüğü
- Belirli bir nesne veya durumun düşüncesi veya görüntüsü bile kaygı ve rahatsızlık yaratır
- Fobi nedeniyle sosyal ve işlevsellikte sorunlar yaşama
DSM-5 Tanı Kriterleri
Özgül Fobi tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Belirli bir nesne, canlı veya durumdan yoğun bir şekilde korkma veya kaçınma.
- Bu korku veya kaçınma, günlük yaşamı ciddi şekilde etkilemelidir.
Tedavi ve Yönetim
Özgül fobinin tedavisi, genellikle psikoterapi (örneğin bilişsel davranış terapisi) ve maruziyet terapisi gibi yöntemleri içerir. İlaç tedavisi bazen kullanılabilir, ancak psikoterapi genellikle birincil tedavi seçeneğidir. Tedavi edilebilir bir durumdur ve tedavi ile semptomların kontrol altına alınması, kişinin günlük yaşamını iyileştirebilir.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Becker, E., Rinck, M., Türke, V., Kause, P., Goodwin, R., Neumer, S., & Margraf, J. (2007). Epidemiology of specific phobia subtypes: Findings from the Dresden Mental Health Study. European Psychiatry, 22(2), 69-74.
Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi), sosyal durumlarda yoğun bir şekilde kaygı duyma ve kaçınma davranışları sergileme ile karakterize edilen bir anksiyete bozukluğu türüdür. Bu durum, sosyal ilişkileri ve günlük yaşam aktivitelerini olumsuz yönde etkileyebilir. Sosyal Kaygı Bozukluğu, diğer anksiyete bozuklukları, panik bozukluk ve agorafobi ile karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Sosyal kaygı bozukluğu, genellikle ergenlik döneminde başlar ve yaşam boyu devam edebilir. Genetik yatkınlık, kişisel deneyimler, aile geçmişi ve çevresel faktörler risk faktörleri arasında yer alır.
Temel Belirtiler
Sosyal kaygı bozukluğuna sahip bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Sosyal durumlar veya etkinlikler öncesi yoğun kaygı ve endişe
- Topluluk önünde konuşma veya başkaları tarafından izlenme korkusu
- Sosyal etkileşimlerden kaçınma veya sınırlama
- Fiziksel belirtiler, örneğin terleme, titreme veya kızarma
- Sosyal aktiviteleri veya toplumsal yaşantıyı kısıtlayarak günlük yaşamı olumsuz etkileme
DSM-5 Tanı Kriterleri
Sosyal Kaygı Bozukluğu tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Sosyal durumlarda yoğun kaygı veya korku yaşama.
- Sosyal durumlardan kaçınma veya sınırlama davranışları sergileme.
- Bu kaygı ve davranışlar, kişinin sosyal yaşamını veya işlevselliğini olumsuz etkilemelidir.
Tedavi ve Yönetim
Sosyal kaygı bozukluğunun tedavisi, genellikle psikoterapi (örneğin bilişsel davranış terapisi), ilaç tedavisi (örneğin antidepresanlar veya anksiyolitikler) veya her ikisinin kombinasyonunu içerir. Tedaviye erken başlandığında, semptomların kontrol altına alınması mümkündür. Tedavi edilebilir bir durumdur ve tedavi ile semptomların kontrol altına alınması, bireyin sosyal yaşamını ve işlevselliğini iyileştirebilir.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Schneier, F., & Goldmark, J., (2015). Social anxiety disorder. In D. Stein & B. Vythilingum (Eds.), Anxiety disorders and gender. Springer. https://doi.org/10.1007/978-3-319-13060-6_3
Seçici Konuşmazlık (Seçici Mutizm), bireylerin belirli sosyal ortamlarda veya durumlarda konuşmayı reddettiği veya yetişkinlere karşı sessiz kaldığı bir anksiyete bozukluğu türüdür. Genellikle çocukluk döneminde başlar ve sosyal etkileşimleri olumsuz yönde etkileyebilir. Seçici Konuşmazlık, diğer anksiyete bozuklukları, iletişim bozuklukları veya otizm spektrum bozukluğu ile karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Seçici konuşmazlık, genellikle çocukluk döneminde başlar ve tanı konulması zaman alabilir. Genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve aile geçmişi risk faktörleri arasında yer alır.
Temel Belirtiler
Seçici konuşmazlıkla mücadele eden bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Belirli sosyal ortamlarda veya durumlarda sessiz kalmak veya konuşmayı reddetmek
- Bu davranışların sürekli ve istikrarlı olması
- İstisnai durumlar dışında normal konuşma yeteneğine sahip olmak
- Sosyal etkileşimlerde güçlük yaşama
- Kaygı, utanç veya korku hissetme
DSM-5 Tanı Kriterleri
Seçici Konuşmazlık tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Belirli sosyal ortamlarda veya durumlarda sürekli olarak konuşmayı reddetme veya sessiz kalma.
- Bu davranışların en az bir ay boyunca devam etmesi.
- Bu davranışların, kişinin işlevselliğini veya günlük yaşamını olumsuz etkilemesi.
Tedavi ve Yönetim
Seçici konuşmazlık tedavisi, genellikle bilişsel davranış terapisi (CBT) ve maruziyet terapisi gibi yöntemleri içerir. Tedavi, bireyin konuşma yeteneğini tekrar kazanmasını ve sosyal etkileşimlerini geliştirmesini hedefler. Erken tanı ve tedavi ile bireylerin seçici konuşmazlığı aşmaları mümkündür. Tedaviye yanıt genellikle olumludur ve günlük yaşam işlevselliği iyileşebilir.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Krysanski, V. L., (2003). A brief review of selective mutism literature. The Journal of Psychology, 137(1), 29-40.
Ayrılma Kaygısı Bozukluğu (Ayrılma Anksiyetesi), genellikle çocukluk döneminde başlayan ve aile üyelerinden ayrılma korkusuyla karakterize edilen bir anksiyete bozukluğu türüdür. Bu bozukluk, ayrılma anksiyetesi yaşayan bireylerin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Ayrılma Kaygısı Bozukluğu, diğer anksiyete bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu ve diğer duygusal bozukluklarla karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Ayrılma kaygısı bozukluğu, özellikle çocukluk döneminde yaygındır, ancak yetişkinlerde de görülebilir. Aile geçmişi, travmatik deneyimler ve ayrılma yaşantıları risk faktörleri arasında yer alır.
Temel Belirtiler
Ayrılma kaygısı bozukluğuna sahip bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Ayrılmadan veya ayrı ayrılmaktan yoğun bir korku ve endişe
- Ayrılık anksiyetesi nedeniyle ayrılık durumlarını kaçınma veya erteleme
- Ayrılık anksiyetesi nedeniyle ayrılık sırasında yoğun bir üzüntü veya kaygı yaşama
- Ayrılık kaygısı, günlük yaşamı ve işlevselliği olumsuz yönde etkileme
DSM-5 Tanı Kriterleri
Ayrılma Kaygısı Bozukluğu tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Ayrılma durumlarında yoğun bir korku veya endişe yaşama.
- Bu korku veya endişenin ayrılma durumlarına katılmayı reddetmeye veya ayrılık sırasında yoğun bir üzüntü yaşamaya yol açması.
- Bu belirtilerin günlük yaşamı veya işlevselliği olumsuz etkilemesi.
Tedavi ve Yönetim
Ayrılma kaygısı bozukluğunun tedavisi, genellikle psikoterapi (örneğin bilişsel davranış terapisi), aile terapisi ve maruziyet terapisi gibi yöntemleri içerir. Tedavi, ayrılık kaygısını yönetme becerilerini geliştirmeyi hedefler. Erken tanı ve tedavi ile bireylerin ayrılma kaygısını aşmaları mümkündür. Tedaviye yanıt genellikle olumludur ve günlük yaşam işlevselliği iyileşebilir.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Manicavasagar, V., Marnane, C., Pini, S., & et al., (2010). Adult separation anxiety disorder: A disorder comes of age. Current Psychiatry Reports, 12, 290-297.
Kaygı Bozukluğu, sürekli ve aşırı bir kaygı durumu ile karakterize edilen bir anksiyete bozukluğu türüdür. Bireyler, günlük yaşam aktiviteleri veya gelecekle ilgili endişeler nedeniyle yoğun kaygı hissi yaşarlar. Yaygın Kaygı Bozukluğu, diğer anksiyete bozuklukları, panik bozukluğu ve obsesif-kompulsif bozukluk ile karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Yaygın kaygı bozukluğu, genellikle erişkinlik döneminde başlar, ancak çocuklarda da görülebilir. Genetik yatkınlık, aile geçmişi ve stresli yaşam olayları risk faktörleri arasında yer alır.
Temel Belirtiler
Yaygın kaygı bozukluğuna sahip bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Sürekli bir endişe ve kaygı durumu
- Endişenin kontrol edilemez olduğu hissi
- Fiziksel belirtiler, örneğin kas gerginliği, titreme veya mide rahatsızlığı
- Sosyal ve işlevsel sorunlar, ilişkilerde zorluklar veya günlük aktivitelerde kısıtlamalar
DSM-5 Tanı Kriterleri
Yaygın Kaygı Bozukluğu tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Sürekli ve aşırı bir endişe ve kaygı durumu yaşama.
- Bu endişe ve kaygının altında yatan nedenler hakkında net bir fikir olmaksızın bu hissi yaşama.
- Bu kaygı ve endişenin günlük yaşamı ve işlevselliği olumsuz etkilemesi.
Tedavi ve Yönetim
Yaygın kaygı bozukluğunun tedavisi, genellikle psikoterapi (örneğin bilişsel davranış terapisi), ilaç tedavisi (örneğin antidepresanlar veya anksiyolitikler) veya her ikisinin kombinasyonunu içerir. Tedavi, kaygıyı yönetme becerilerini geliştirmeyi hedefler. Tedavi edilebilir bir durumdur ve tedavi ile semptomların kontrol altına alınması, bireyin günlük yaşamını ve işlevselliğini iyileştirebilir.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Brown, T. A., Barlow, D. H., & Liebowitz, M. R., (1994). The empirical basis of generalized anxiety disorder. The American Journal of Psychiatry, 151(9), 1272-1280.
Maddenin/İlacın Yol Açtığı Kaygı Bozukluğu, kişinin madde kötüye kullanımı veya ilaç kullanımı sonucu ortaya çıkan yoğun kaygı ve anksiyete ile karakterize edilen bir bozukluktur. Bu kaygı, madde veya ilaç kullanımı sona erdiğinde veya azaltıldığında ortaya çıkar. Maddenin/İlacın Yol Açtığı Kaygı Bozukluğu, diğer anksiyete bozuklukları, madde kötüye kullanımı veya bağımlılığı ile ilişkili başka ruhsal bozukluklarla karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Bu tür kaygı bozukluğu, madde kötüye kullanımı veya bağımlılığı olan bireyler arasında daha yaygın görülür. Risk faktörleri arasında genetik yatkınlık, aile geçmişi ve madde kullanımının süresi bulunabilir.
Temel Belirtiler
Maddenin/İlacın Yol Açtığı Kaygı Bozukluğuna sahip bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Madde veya ilaç kullanımı sona erdiğinde veya azaltıldığında yoğun kaygı ve anksiyete hissi
- Fiziksel belirtiler, örneğin titreme, terleme veya kalp çarpıntısı
- Madde veya ilaç kullanımını sürdürme çabası kaygıyı hafifletmeye yönelik olabilir
- Günlük yaşam aktivitelerinde işlevsellik kaybı
DSM-5 Tanı Kriterleri
Maddenin/İlacın Yol Açtığı Kaygı Bozukluğu tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Madde veya ilaç kullanımının sona ermesi veya azaltılması durumunda yoğun kaygı ve anksiyete yaşama.
- Bu kaygının, madde veya ilaç kullanımını yeniden başlatma veya artırma eğiliminde olma ile ilişkilendirilmesi.
- Bu kaygı ve anksiyetenin günlük yaşamı ve işlevselliği olumsuz etkilemesi.
Tedavi ve Yönetim
Tedavi, madde kötüye kullanımı veya bağımlılığının tedavisi ile entegre edilir. Psikoterapi, grup terapisi ve ilaç tedavisi bu bozukluğun yönetiminde kullanılabilir. Tedavi edilebilir bir durumdur, ancak madde kullanımı ile ilişkilidir, bu nedenle tedaviye bağımlılık sorununun çözümü ile birlikte yaklaşmak önemlidir.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Kaygı Bozukluğu, kişinin bir tıbbi hastalık veya sağlık durumu ile ilişkilendirdiği yoğun kaygı ve anksiyete hissi yaşadığı bir anksiyete bozukluğu türüdür. Bu kaygı, sağlık durumunun sonuçları, tedavisi veya geleceği ile ilgilidir. Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Kaygı Bozukluğu, diğer anksiyete bozuklukları, somatik belirtilerle ilişkili diğer ruhsal bozukluklar ve tıbbi hastalıkların neden olduğu somatik belirtilerle karışabilir, bu nedenle doğru bir tanı için detaylı bir değerlendirme gereklidir.
Yaygınlık ve Risk Faktörleri
Bu tür kaygı bozukluğu, tıbbi bir teşhis alan veya sağlık sorunu yaşayan bireyler arasında yaygındır. Risk faktörleri arasında sağlık durumunun ciddiyeti, hastanın kişisel geçmişi ve destek sistemleri yer alabilir.
Temel Belirtiler
Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Kaygı Bozukluğu olan bireylerde aşağıdaki belirtiler sıkça görülür:
- Tıbbi hastalık veya sağlık durumu ile ilgili sürekli ve yoğun kaygı hissi
- Fiziksel belirtiler, örneğin kalp çarpıntısı, mide rahatsızlığı veya titreme
- Sağlık durumunu aşırı derecede kontrol etme çabası
- Günlük yaşam aktivitelerinde işlevselliğin kaybı
DSM-5 Tanı Kriterleri
Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Kaygı Bozukluğu tanısı koymak için DSM-5 tarafından belirlenen temel kriterler şunlardır:
- Tıbbi bir hastalık veya sağlık durumu nedeniyle sürekli ve yoğun kaygı yaşama.
- Bu kaygının sağlık durumuyla ilgili sonuçlardan, tedavi ile ilgili endişelerden veya gelecekle ilgili endişelerden kaynaklandığının açık bir şekilde tanımlanması.
- Bu kaygı ve anksiyetenin günlük yaşamı ve işlevselliği olumsuz etkilemesi.
Tedavi ve Yönetim
Tedavi, sağlık durumu ile ilgili endişeleri ele alırken psikoterapi (örneğin bilişsel davranış terapisi) ve destekleyici terapileri içerebilir. İlaç tedavisi, belirtilerin yönetiminde yardımcı olabilir. Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Kaygı Bozukluğu tedavi edilebilir bir durumdur. Tedavi ile semptomların kontrol altına alınması ve yaşam kalitesinin artırılması mümkündür.
Kaynaklar
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).